25 Ekim 2021 Pazartesi

Clémentine

Çocukluğun en büyük travmalarından biri hiç şüphesiz bu çizgi filmdir. İzleyenlerin bir türlü etkisinden kurtulamadığı ama izlemek için de her hafta TV başına geçtiği Clémentine, Fransız - Japon ortak yapımı bir animasyon. Öyle aman aman özellikleri, bir devri kapatıp yenisini açmışlığı, kilometre taşı olmuşluğu filan yok. Ama dehşetengiz hikayesi ile bir başyapıt. Hayatımızın bir dönemini korku ile geçirmemizi sağlayan bir başyapıt. İzlediğim dönemlerde abuk sabuk korkulara kapıldığımı hala hatırlıyorum.

Clémentine


İzlemeyenlere bu animasyonun nasıl anlatılabileceği hakkında da en ufak fikrim yok! Saçma bir şekilde "anlatılmaz, yaşanır" kabilinden bir çizgi filmdi. Hikayenin kahramanı olan Clémentine daha ilk bölümde bir uçak kazası sonucu felç oluyor ve tekerlekli sandalye ile yaşamak zorunda kalıyordu. Uçak kazası, felç ve tekerlekli sandalye anahtar kelimeleri bile animasyonu özetlerken, iş burada bitmiyor ve daha dehşetli devamı geliyordu.

Tam olarak hatırlamamakla birlikte bu Clémentine'in peşinde ateşten yaratılmış bir yaratık olan Malmoth vardı. Clémentine'i de Héméra isimli bir peri kollayıp gözetiyordu. Héméra, Clémentine'i zaman ve mekan içerisinde tuhaf yolculuklara çıkarıyor ve maceradan macera sürüklüyordu. Tabi bu maceralarda Clémentine felçli durumundan kurtuluyor ve yürüyebiliyordu.

Temelde çocuklar için yapılmış bir çizgi film olmakla birlikte psychedelic yapısı ile izleyen büyükleri bile travmatik durumlara düşürebilecek bir gidişatı vardı animasyonun. Malmoth kaybettiği her bölümün sonunda, o bölümde kendisini temsil eden yardımcılarını ya canlı canlı ateşe atar ya da onları eciş bücüş yaratıklara çevirirdi. Hatta bir bölümde hatırlıyorum da Clémentine, ölüler dünyasına gidebilmek için kendi iteğiyle zehir filan içmişti.

RTÜK o zamanlarda olsaydı sadece bu animasyon üzerinden kesmediği ceza kalmazdı yani. O bir kenara hangi aklı başında anne baba çocuğuna böyle bir çizgi film izletir ki? Tabi biz şanslı kesimiz, o dönemde böyle şeyler önemsenmezdi. Pedagog dediğin meslek bizim oralarda hiç bilinmezdi. ne kadar saçma sapan şey varsa yaptığımız gibi, izledik de, dinledik de, gördük de...

Bugünlere gelebilmiş olmamız bile aslında bir mucize.

Ortalıkta biraz bakınırken Clémentine'in senaristi Bruno Huchez ile yapılmış bir röportajın Türkçe versiyonuna rastladım. Onu buradan okuyabilirsiniz. Jeneriğini de aşağıda paylaşmayı, çocukluğumun korkulu gecelerine bir borç bilirim.

Hiç yorum yok: