19 Şubat 2009 Perşembe

Elliott Smith - Either/Or (1997)

En son 25 ocakta yeni albüm koyacağımı söylemişim ve bugün şubatın 19 u. Hmm demek ki laf söylemekle icraata geçmek arasında 1 ay gibi bir rötar var. Zaten bu sefer gay gay hikayede yazmak istemiyorum. Bu aralar insanlara takılan sıfatlara takmış durumdayım. Başkalarının ya da insanın kendine yakıştırdığı bu etiketler sanki ömür boyu bana (herhangi birine, sana, ona, bakkal ismet amcaya) yapışacakmış gibi hissediyorum. Romantik şarkıların prensi Harun veya olmayacak işlerin adamı gibi. Artık seni herkes öyle tanır toplumda parmakla gösterir. Artık sende toplumdaki üç beş kişinin sana layık gördüğü bir sınıfa, bir sıfata layık olursun. Etiketlenirsin. Sende bir alfa, beta hatta epsilonsundur. Yıkarsın geçmez. Geçse bile geçici bir temizliktir. Sonra bir yerlerden çıkar, hortlar ensene yapışır. Hatta bazen öyle gelir ki sanki senin hayatını da kontrol ediyordur. Elinde olmadan sana verilene göre yaşarsın. Ne eksik, ne fazla. Önceleri yadırgansır, bu ben miyim, ne yapıyorum ben dersin. Ama bir süre sonra rahatsız etmez kafa sallayıp geçiştirirsin o senin bir parçan satamayacağın bir antikan olmuştur. Ona değer verirsin iyi birşey gibi gösterirsin. Ama götü kalkar üstüne çıkar. Daha da kötüsü bir insanın gölgesinde bile yaşatabilir. Onun kuzeni, onun kardeşi, onun oğlu olursun. Millet senden birşeyler bekler onlar gibi olman ister. Yaparsın onun aynısı olursun ve bu sefer aynı onun gibi derler. Yapamazsın sırtını dönerler. Olay artık insanların taktığı sıfattan insalara doğru döner. Her zamanki gibi bir yazıda daha sorunum var ama çözümüm yok. Benim de sıfatım bu galiba konuşmaya gelince konuşan ama çözüme gelince kaçan. Hmm daha kısa birşey bulmam lazım. Hem daha kartvizit bastıracam.