6 Şubat 2022 Pazar

Casio Alarm Chronograph

Plastikten önce metal vardı. O zamanlar saatler daha güzel ve enteresandı. Gerçi 80'lerde enteresan olmayan bir şey bulmak da oldukça güçtür. Perma ve vatka'dan tutun da envai çeşit ve işe yaramaz ne varsa hepsi ile 80'lerde tanıştık biz. Etkileri hala devam ediyor. :)

O zamanlarda walkman ile birlikte en öne çıkan aksesuarlardan biri de saatlerdi bizim için. Saat denince de akla sadece Casio gelirdi. Akla ilk gelen filan da değil, tek o gelirdi. Değişik özelliklere sahip birçok Casio saat bulmak da mümkündü. Şimdilerde çeşit sayısı belki de binlerce kat artmış olmasına rağmen o dönemdekilerin hepsi birbirinden farklıydı.

Casio Alarm Chronograph da bu farklı modellerden biri. Belki de pek çoğumuz için ilki. Daha sonra muhtemelen bloga alacağımız GS-12, GR-3, DBC-62 gibi modellerin öncülü, hepimizin büyük bir tutkuyla istediği ve bence Casio'nun medar-ı iftiharı olan bu saatin kendine has, karizmatik ve etkili bir duruşu vardı.

Büyükler arasında tercih ediliyor olması ve bizim kendimizi büyük gösterme çabamızın da buna katkısı vardır elbet. Metal çerçevesi, dijital oluşu, kronografı, ekranı aydınlatma özelliği ve hepsinden önemlisi su geçirmez olması dönem çocuklarının ağzını sulandırıyordu. En azından benim büyüdüğüm o küçük kasabada durum böyleydi.

Benden önce babamda vardı bu saatten. Filmlerde gördüğüm "al evlat, bu saat artık senin" repliğinin gelmesini uzunca bir süre beklediğimi hatırlıyorum. Ama gelmedi işte o replik. Adam saatini seviyordu, diyecek bir şey yoktu. Doğal olarak iş başa düştü. Yıl içerisinde büyüklerden para koparılabilecek bayramlar hemen listelendi. Simit nasıl satılır konusunda ciddi çalışmalar yapıldı. Hangi çizgi romanlar satılabilir hakkında piyasa araştırması tamamlandı ve süreç başladı.

Çizgi romanlarımı satmaya yeltenmedim bile. Saat mi çizgi roman mı sorusuna verecek cevabım çok netti. O nedenle diğer yöntemleri kullanarak saat ulaşmaya çabaladım. Çok uzun sürecek filan diye düşünüyordum. Şimdilerde öyle mi bilmiyorum ama o zamanlarda simit satmak ciddi bir kazanç getiriyormuş. 2 aylık "simitçilik"ten sonra cebimde Casio Alarm Chronograph'ı alacak kadar para biriktirmiştim.

Günümüzde karışık halde ucuz Çin ürünleri satan yerlere Japon Pazarı denilmekle birlikte 80'lerde onların adı 1001 Çeşit idi ki bu konuya daha sonra mutlaka değineceğiz. Neyse, bu 1001 Çeşit'e gidip saatimi aldıktan hemen sonra dükkandan koşarak fırladığımı hatırlıyorum. O kadar heyecanlanmıştım ki yerimde duramıyordum.

Saati koluma takıp tanıdığım herkese gösterdiğimi de hatırlıyorum. Hey gidi günler ve hey gidi Casio Alarm Chronograph...

Hiç yorum yok: